FORMANIN HAKKINI VERİN
Bordo-beyazlı takımımız Pazar günü kendine güvenen taraftarlara soğuk bir duş aldırdı.
Kendi sahasında Yomra takımını konuk etti ve sahada futbol adını pek bir şey izleyemedik.
Müsabaka öncesinde ısınan oyuncular taraftarları ateşledi ve seyir zevki yüksek bir müsabaka olacağı izlenimi vermesine karşın sahada oynanan futbol tam tersi bir tablo ortaya konuldu.
Mücadele adına pek bir şey ortaya koymayan futbolcular rakip takımın kalesini zorlamanın dışında kaleye bir tek isabet atış olmadı.
Cafer Tosun ilk tepki gören oyuncu olurken; sahada 58 dakika kaldı ama futbol adına neler yaptı derseniz cevap olarak; ‘’sahada sadece gezdi ve bol bol top kaptırdı’’ derim.
Takımın kaptanı Yiğitcan Erdoğan’ın dışında dirayet gösteren oyuncu pek yok gibiydi.
Yiğitcan’ın da yaşı itibariyle sahada ondan daha yaşı büyük futbolcu yoktu.
Ama futbola baktığınızda Doğukentte bir profesyonel takım değilde 2. Amatör takımı görünümündeydi. Rakip takımı küçümsercesine maça asılmamaları pahalıya mal oldu.
Şimdi en kısa zaman içinde Cüneyt hoca ile yollar ayrılmalı ve takım öz evladımız olan Alaattin Tutaş’a devredilmeli.
Bizim artık ne sabrımız ne de zamanımız var bundan sonra.
Transfer tahtasının açılması için gece gündüz zamanını ve ekonomisini takımına sağlayanların yüzüne bu futbolcular nasıl bakacaklar.
Koskoca bir tarihe sahip olan Elazığspor forması bu kadar basit olmamalı.
Sahada mücadele edip mağlup olduğunda hiç kimse sitem dahi edemez.
Ama eski yöneticilerin yanlış idaresinden dolayı transfer tahtası kapanmışken; taşın altına elini değil gövdesini koyanların emeklerine bile saygı gereği sahada top oynayanlar neyin kafasını yaşadılar bilinmez.
MHK bence Yomra maçına en iyi bir hakem triyosunu atadı.
Maçta hakemler adına pek hata yok desek yeridir.
Ama gel gelelim ki bizi yıkan ve darbeyi vuran kendi oyuncularımız oldu. İkinci yarının başlamasıyla deplasmandan alınan bir puan bizi heveslendirdi. Kendi sahamızdaki maç içinde umut verici oldu.
Taraftarlar tribündeki yerlerini aldılar ve 90 dakika takımlarına desteklerini sürdürdüler.
Lakin konuk takıma direnemedik ve 0-1 mağlup olduk.
85 dakika rakip takıma karşı bir atağımız olmadı ve kaleye isabet tek şutumuz olmadı.
Ramazan Çelik’in ardından takımın başına getirilen Cüneyt hoca sahaya neden müdahale edemedi diye sormak lazım.
Bordo-beyazlı takımın teknik direktörü olacaksın; takım transfer tahtasını açmak için gece gündüz mücadele etmiş ve kendi sahandaki maçta tek atağın yok ve oyunculara müdahalen bile yok.
Hayırdır hocam ?
Demezler mi…
Sahadaki sıkıntıyı bile taraftar slogan atarak dile getiriyor ve oyuncu değişiklikleri taraftarların baskısı üzerine yapılıyor.
Maç sonunda da takımın kaptanı her iki taraftar gurubuna karşı izahatlarda bulunup taraftarların haklı olduğunu dile getirmesi; takımdaki sıkıntıyı bir kez daha dile getirmiş oldu bence.
İşin özü şu bence bir an evvel hoca değişikliğine gidilmeli ve sahada yaşanan olumsuz durumun bir ekonomik cezası olmalı ve tüm takıma para cezası kesilmeli.
Ne kadar prim varsa kötü durumda da ceza uygulanmalı.
Kimse takımı bu hale getiremez ve 56 yıllık bir çınar eğer bir alt lige düşecekse de onuru ve gururuyla düşsün. Kimse neden düştü diye sormaz bile.
Ama sahada yürüyen ve futbol adına bir şey ortaya koymayan bir oyuncu topluluğu izledik.
Profesyonel bir futbolcuya siz top kontrolü ve isabetli pas çalışması yapamazsınız.
Zaman zaman öyle bir duruma geldi ki takım sanki Elazığspor deplasmanda oynuyor ve bu sahaya ilk kez çıkıyorlar.
Atatürk Stadyumu zamanında iç saha maçlarının oynanacağı haftada maç gününden 2 gün öncesinde çift kale çalışması yapılır ve zemin oyunculara bir şekilde alıştırılırdı.
Şimdi bakıyorum da takım her halde Doğukent sahasına rakip takımla beraber aynı gün geliyorlar sanki.
Futbolculara son olarak şunu söylemek isterim. Yaptığınız işin hakkını verin ve giydiğiniz bordo-beyazlı forma öylesine bir forma değil.
En kısa zamanda bu durum içinden sıyrılın ve kendinize gelin.